DİRENÇ ANTRENMANI: AKUT VE KRONİK HORMONAL YANITLAR

Paylaş

Direnç antrenmanlarını takiben anabolik hormonların salınımında artışlar olabileceği vurgulanmaktadır. Literatürde birçok çalışma hipertrofik etkiye sahip direnç antrenman türleri ile büyüme hormonu salınımı arasında güçlü ilişkiler olduğunu göstermektedir (Goto ve ark., 2005; Hakkinen ve Pakarinen, 1993; Pierce ve ark., 2006; Takano ve ark., 2005; Takarada ve ark., 2000). Bu nedenle, hipertrofik etkiye sahip direnç antrenmanları sonrası artan H+ birikiminden kaynaklanan asidoz artışının kas içi meta-botropik reseptörler (ökaryat hücrelerde membran reseptörü) tarafından uyarılan kemo-refleksler aracılığıyla büyüme hormonunun salgısında artışlar olduğu düşünülmektedir (Loenneke ve ark., 2010; Viru ve ark., 1998). Benzer şekilde, dolaşımda IGF-1 hormonu seviyesinde hipertrofik tipte yapılan direnç antrenmanları sonrası artışlar olabileceği savunulmaktadır (Kraemer ve ark., 1990, 1991). Hipertrofik etkiye sahip direnç antrenmanları sonrası testosteron salınımı düzeyinde farklılıklar bulunmaktadır. Literatürde bazı kaynaklar bu tip antrenmanların hemen sonrasında testosteron düzeyinde artışlar olduğunu iddia etmelerine rağmen bazı araştırmalarda ise herhangi bir artış olmadığını vurgulamaktadır (Buresh ve ark., 2009; Gotshalk ve ark., 1997; Hakkinen ve Pakarinen, 1993; Kraemer ve ark., 1990; McCaulley ve ark., 2009; Reeves ve ark., 2006; Suga ve ark., 2009). Bu noktada testosteron düzeyindeki bu tutarsız sonuçların rasyonel açıklaması olarak bu araştırmaların farklı cinsiyet, yaş ve antrenman düzeyi gibi bireysel farklılıklara sahip olmaları testosteron sentezini farklılaştıracağı kanısını güçlendirmektedir (Kraemer ve Ratamess, 2005). Yukarıda ifade edildiği gibi hipertrofik etkiye sahip direnç antrenmanları sonrası artan anabolik hormon sentezinin uzun dönemde kas kütlesinde artışa neden olacağı bazı çalışmalarda ifade edilmektedir (Goto ve ark., 2005; Hansen ve ark., 2001). İddia edilen bu kanıyı doğrulayabilecek bazı önemli mekanizmalar bulunmaktadır. Rasyonel mekanizmaların ilki olarak artan anabolik hormon salınımının hedef doku reseptörleriyle etkileşim kuracağı ve bunun sonucu olarak kas dokuda anabolik süreçlerin başlamasına neden olacağı düşünülmektedir. Bir diğer önemli mekanizma ise hipertrofik tip direnç antrenmanları sonrası yükselen hormonal cevapların hücre içi sinyal etkileşimini pozitif etkileyebileceği ve bunun sonucunda ise hem egzersiz sonrası proteoliz düzeyinde azalma hem de anabolik süreçlerin üstesinden gelebilmek için daha büyük süper-kompenzasyon (fazla tamlama) cevaba neden olacağı kanısı yatmaktadır (Schoenfeld, 2016).

Tüm bu anabolik etkiye sahip hormonların hipertrofik direnç antrenmanları sonrası artan salınım düzeylerine dayanan hormon temelli yaklaşımın yanı sıra bu hormon temelli hipertrofik cevabı sorgulayan araştırmalar da bulunmaktadır (Loenneke ve ark., 2011; Phillips, 2009). Bu araştırmaların ortak iddiaları, doku içerisindeki anabolik artıştan ziyade biyolojik temelli bir yaklaşıma yani enerji depolarının mobilizasyonu gibi faktörlere dayanmaktadırlar (West ve Phillips., 2010). Bu dayanağın en önemli kanıtı ise genetik mühendisliği uygulanmış bazı çalışmalarda eksojen kaynaklı enjekte edilen rekombinant (genetik mühendisliği tarafından üretilmiş doğada kendiliğinden oluşması mümkün olmayan farklı DNA parçalarının birleştirilmesi) büyüme hormonunun daha fazla kas kütlesinin artışına neden olmadığına dair kanıtlar bulunmaktadır (Lange ve ark., 2002). Ancak biyolojik temelli bu yaklaşımın özellikle egzersiz kaynaklı meydana gelen bu hormonal yükselmelerin büyüklüğünü ve zamanlamasını taklit edemeyeceği gerçeği unutulmamalıdır. Genetik mühendisliği tarafından üretilen rekombinat büyüme hormonu 22-kDa izoforma (proteinlerin amino asit dizilimleri açısında çok az farklı olma hali) sahip olmasına rağmen endojen olarak üretilen büyüme hormonu 100 izoformdan daha fazla 22-kDa’ ya sahiptir (Nindl ve ark., 2001). Ayrıca daha öncede belirtilen egzersizler sonrası akut dönemde bu izoformların en yüksek düzeye eriştiği ancak bu izoformların yukarıda belirtilen eksojen kaynaklı verilen 22-kDa izoformları olmadığı iddia edilmektedir (Ehrnborg ve Rosen, 2008). Bu nedenle hücre içi ortamın hipertrofik tipte uygulanan direnç antrenmanları sonrası görülen büyüme hormon salınımındaki artışın anabolik süreçlerin oluşabilmesi için katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Hipertrofik etkinin hormonal cevap ile ilişkisini araştıran bir çalışmada hipertrofik direnç antrenmanları sonrası artan anabolik hormon cevabının protein sentezi ile ilişkili olmadığı bildirilmektedir (West ve ark., 2009). Benzer şekilde, hipertrofik direnç antrenmanları sonrası akut protein sentezindeki artışın her zaman anabolik sinyal artışı ile ilişkili olamayacağı da iddia edilmektedir (Coffey ve ark., 2006). Fakat literatürde özellikle uzun dönem uygulanan hipertrofik direnç antrenmanları sonrası akut hormonal cevaplardaki artışın uzun dönemde meydana gelen kas kütlesindeki artış ile ilişkili olabileceği ileri sürülmektedir. Büyüme hormonunun akut artışı ile Tip I ve II kas fiber çapraz kesit alanındaki büyümenin ilişkili olduğu ileri sürülmüştür (McCall ve ark., 1999). Literatürde başka bir araştırmada akut testosteron artışı ile kuadriseps femoris kasının çapraz kesit alanında güçlü ilişkiler olduğu ifade edilmiştir (Ahtiainen ve ark., 2003). Tüm bu literatür örneklerine rağmen egzersiz sonrası artan anabolik hormon salınımı artışının kas kütlesindeki artış ile ilişkili olup olmadığı hala net olarak kanıtlanamamıştır. Fakat, yine de unutulmaması gereken önemli bilgi, hipertrofik direnç antrenmanları sonrası akut sistemik cevabın uydu hücre aktivitesi üzerinde daha büyük bir etkiye sahip  olabileceği ve bunun sonucunda uzun dönemde büyüme potansiyelinin gelişmesine yardımcı olacağıdır. Bir diğer önemli bilgi ise, hipertrofik cevap üzerine genetik faktörlerin ve erişilebilir uydu hücre havuzu farklılığının etki edebileceği gerçeğidir.